24 Haziran 2013 Pazartesi

Gezi Parkının İfşaa ettiği MARAZ!..




Nasıl kelimeler harflere dayanan ve ancak harflerle görünen ama farklı bir keyfiyet iseler, değişen eşya ve hadiselere dayanan ve ancak bunlarla görünen fikirler de ayrı ve müsatkil bir keyfiyet belirtirler. 

İster Arap Baharı, öncesi Turuncu Devrimler veya isterse Gezi İsyanı ele alınsın bir fikir adamının hadiselere bakışı ile politikacıların bakışı arasında daima bir kalite farkı vardır. Hakkı verilmiş bir mütefekkirliğin hakikati tespitte üstünlüğü ise açık!.

Hasretleri, iç sancıları, geçmişin kanayan yaraları, yani ümit ve kaygılarla içtimaî hafızası yoğrulmuş bir millet kadrosunu bir maden gibi işleten ideolojik düzenin adı liberal-demokrasi. Bu bir oyalanma oyunu. Aslî sorularımıza karşı deve kuşu tesellisi..

Kalabalıklar size hasretlerini , sancılarını, yaralarını, şikâyetlerini, korku ve ümitlerini icmali olarak ifade edebilirler. Bu bir hastanın sıkıntısını tarif etmesine benzer. Eğer bu hasta bir bebekse bu tarif, ateşiyle, renginin kaçmasıyla, yakıcı ağlayışları ile kendisini ifade eder. Ortada bir sıkıntı bir arıza vardır. İçtimaî çapa ermiş her türlü tezahürün ifade ettiği bir iç hakikat ve karşılık vardır kısaca. 

Bugün dünya sadece doğu coğrafyasıyla değil, batısıyla da muazzam bir bunalım ve hafakan yaşıyor!.. Dünya işlerinin zorunlu veya heves gel gitleri arasında herşeyin izahı var da, bizzat insanın izahı yok! Niçin varız? Varlığımızın mayasından, aklımızdan, kalbimizden, duygularımızdan fışkıran bu soru karşısında iflas etmiş bir dünyanın çaresizliği içerisinde "öfke" nöbetleri yaşıyor kitleler. Kitleler bebek gibidir. Size neye muhtaç olduğunu belki söyleyemez ama bugün bu bebeğin altı kuru, karnı tok, yatağı yumuşak diye bastığı çığlığa karşı takınılan kör tavra mukabil, bütün bunların dışında bir sıkıntısı olduğunu söylüyordur. Siz ister bunu görün isterse görmeyin bu böyledir.

Mihraksız ve idealsiz bir özgürlük rejimi olarak demokrasiler kitleleri bunalıma sürüklüyor. Bir taraftan inanmaya güvenini kaybetmiş, diğer taraftan ise bizzat aklın en temel varlık meselemize dair sukûtu karşında bunalmış ve yılmış dünya yığınları üst üste çalkalanıyor ve hareketleniyor. Bu insanlığın ağlamasıdır!..

Sürekli ve kesintisiz bir iç duygunun, sürekli ve kesintisiz bastırılmasıyla nereye kadar oyalanacağız?! Çekilen bu iç sancının tezahürleri karşısında müslümanların yaşadığı şaşkınlık doğrusu hayret vericidir. İster halde saklı geçmişe, isterse hale, isterse halde gömülü hayale-istikbale nisbetle bizzat bu en temel insanlık ihtiyacına karşılık gönderilmiş Peygamber'den haberli olanların bu tutucu ve tutuk tavrını nasıl izah edeceğiz?! 

Bir oyalama rejimi olan ahmâk ve mihraksız bir özgürlük düzeninden ibaret olan demokrasi saçmalığı insanlığı doyurabilir mi?!.. Batı'nın bir elek gibi arayıp taradığı ve bütün cins kafalarının "mücerret" planda MUTLAK MİHRAK ihtiyacına karşılık gelmek üzere mecburen SUN'Î İLKALARA sarıldığı yorucu, sonuçsuz ve bunaltıcı tecrübesinin neticesinde yine mecburen sarıldığı BİLİNEMEZLİK esasına dayalı bir rejim! Batının vardığı son nokta bu!.. Karnı tok, sırtı pek, yatağı yumuşak bebeğin ANNE diye çıldırasıya çığlıklarına karşılık tek çare nasıl olsa bir gün alışacağı varsayımı mıdır?!.. Annesiz bebek, Peygambersiz Ümmet olur mu hiç?!.. Agnostikliğe-bilinemezliğe zorla sığındırılan insanoğlunun hafakanlar içerisinde çizgi çizgi kırışmış yüzünden süzülen göz yaşına hadi diyelim batı inkârı sebebiyle mahkûmdur da, ya müslümanlar olarak biz niye mahkûmuz?! Biz agnostik miyiz?! Bilmiyor muyuz Peygamberimizi?.. Dolayısı ile bilinemezliğin düzen kurgusu içinde bizim ne işimiz var?

Gezi'de ve daha ilerisinde de infilâk edecek olan taze sürgünü olan millet kadromuzun genç çığlığını, bu çığlığın hasretini ve ihtiyacını ne zaman doğrudan karşılamanın hamlesine girişeceğiz!? Bizzat bu çığlığı ve bunalımı günden güne besleyen bizzat bu aşağılık ve idealsizlik idealine mahkûm demokratik zihniyet ve düzen değil mi? İdealler sırf ideal belirttikleri için güzel olamazlar!.. Her saçı uzun ve ahû gözlünün ANNE olmadığı gibi! İdealin hakikati İSLAM'DA! Bizim inandığımızdan şüphemiz mi var ki, bunun düzenini, sistemini, ahlâkını, hayat tarzını, aşkını ve vecdini yerli yerine koymaktan imtina ediyoruz. 

Demokrasi çürüyen ve ağrılı dişi tedavi değil bizzat damağa vurulan hatta beyne vurulan morfin!.. Bu yüzden ahmakça bir sırıtma manzarasına rağmen çürüme devam ediyor. Ve şimdi insanlık ağzı yumru kadar olmuş apsesiyle morfinin de kesemediği ağrılarla kıvranıyor.

Dost ve kardeşlerime sesleniyorum; Daha fazla demokrasi daha fazla bunalım, daha fazla  kıvranış, daha fazla  çürüme demek!..

Dış-iç komplo yönü ve olmayan yönüyle şu bu ne varsa, iç hakikati bu olan bir maraza dayanıyor! Bunun karşısında ise yine aynı zihniyet kirlenmesinin körleştirdiği ayrı bir körlük MARAZI VAR!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder