8 Mart 2012 Perşembe

İt Ürür Kervan Yürür / 3



Bundan tam 3 yıl önce, o günden bugüne diye durum ve pozisyonumuzu Büyük Doğu İbda Dünya Görüşü'ne nisbetle içe doğru açıkladığımız iki yazımızdan sonra, dışa doğru hamlelerimizin ölçülerini tespit ve tayin etmek amacıyla yazdığımız bir yazı olmuştu. Dinamik planda olup bitenler bir tarafa mücerret ölçüler koymaktan ibaret bu yazıyı tekrar hatırlatarak başlamak isterim.

"Mümkünse;

1) Kendinden yap. 

Mümkün degilse;

2) Kendin ile ittifaka hazırla, bunun zeminini oluştur
3) Kendine düşman hale getirme. 
4) Düşmanını tarafsız hale getir. 

Yani kısaca seni tecrid etmek isteyenleri tecrid et. Bu her bir poziyonun senin için ideal olmaması ile, idealinin hayat bulması için gerekli olduğunun şuurunu birbirine karıştırma. Temasa fikrî olarak hazırlan, yeni dönemin dilini kur, tecrid döneminin dilini, yoğurma döneminin diliyle karıştırma. Yoğurma için tecridin şart olduğunu anla. Fakat tecridin de teşhis için olduğunu unutma. Yoksa tecridin ne manası vardı.

"Mümkünse;

1) Kendinden yap. 

Mümkün degilse;

2) Kendin ile ittifaka hazırla, bunun zeminini oluştur"

İtikadî, ideolojik ve siyasî birlik şeklinde 3 aşamalı "kâmil birlik" ideal hedefine nazaran, toplumu hazırlama siyasetinin yukarıda kabaca ifadesini bulmuş muhatabın pozisyonuna göre ayarlı çok yönlü politikası ve bunun dilinin manalı olabilmesi için, merkez dilin, İslamcı camianın, ateş hattından merkez küfür diline doğru konuşur durumda olması gerekir. Bir benzetmeyle Osmanlı Beyliği'nin, diğer beyliklere nazaran durumu ve yöneldiği hedeflerin farklılığı gibi. 

Bir benzetmeyle, merkez karargahın, ayrıntılı ve bir çok teknik diliyle örülü ve bir sanat ifadesi şeklindeki diline nazaran, en genişinden en ufak unsurlarına kadar intikâl ettirilen emirlerin, basit ve maksada hazırlayıcı dili arasındaki fark gibi. 

Mümkünse kendinden yap; Bugün Büyük Doğu'dan maksad İbda'dır. Yani kâmil Büyük Doğu !... İbda derken remz şahsiyet olarak da Mütefekkir. 

Mümkün değilse ittifaka hazırla; Fikrî, içtimaî, psikolojik olarak "kâmil" Büyük Doğu'ya henüz hazır olmayanların, bizatihi mücadele içinde, yani siyasî alanda en temel noktalarda tutum ve tavır belirlemeleri noktasında hazırlanılması. Bu yolla hem küfre karşı merkez karargahı tahkim etmek, hem de kesimleri "kendin yapmak"a hazırlamak. 

Anlayışı temin eden unsurdan daha ameli bir şey yoktur !.... Oynayan çocuğun, bu oyun vasıtasıyla, hayata hazırlandığını bilmesine gerek yoktur. Fakat babanın meziyetleri ve doğru anlayışı temin gayesi ile hangi oyunu oynatacağını bilmesine gerek vardır. 

Buna kısaca kademe siyaseti diyelim. Her bir alt kademedeki üst kademeye cemiyeti hazırlamak için, hakikati feda etmeden!!!, ayrı bir tavır sahibi olmalıdır."

Bugün BDG-H üflediği fikir yoluyla "gönül ve kafa sahasında" "etkileyicileri etkilemek" mevkiîne yükselmiş bulunmaktadır. Gevşeyen ve pörsüyen mukaddesatçı yapıların teker teker sahadan çekildiği, isim ve tabeladan ibaret bir keyfiyete mahkûm bir manzara belirttiği günümüzde, müşahhas planda zuhurunun zeminini hazırlayıcı stratejisiyle ateşli ruhları celbedici bir dil ve diyalektiğin öncülüğünü almış bulunuyor. Kadrosunda klasik mukaddesatçı yapı ve toplulukları istihdam ederek, mukaddesatçıların ancak bir "Dünya Görüşü" etrafında demetlenebileceğini tohumluk çapta ispatlamış bulunuyor. 

Geleceğin yeni dünyasında hayat ve varlık hakkının ancak kendisini bir dünya görüşü bütünlüğünde tekleştirebilmiş olmaktan geçtiğini bilmem siz gençlere izah etmeye artık ihtiyaç kaldı mı? Dün Sosyalist ve Kapitalist iki kutup halinde bütünlüğünü ortaya koyan dışımızdaki dünyanın nefes payı bırakmaz şartlarına mahkûm oluşumuzun burdan doğduğunu artık görmeyen kaldı mı? Sadece red edişe dayalı bir tepki sığlığında "direne direne düşmanına teslim" olmaktan başka elde edilebilecek birşeyin olmadığını 150 yıllık tecrübenin neticesinde idrak edemeyen kaldı mı? Devrin şartlarında henüz "dünya görüşü" çapında bütünleştirilememiş olsa da kendisinden olmadığını sezdiği bir dünya karşısında en azından onlardan olmadığını belirtmekten ibaret isimlendirmelerin artık sadece bir isim ve tavır çapında sürdürülemeyeceği anlaşılmıyor mu?.. 

Eğer bu anlaşılıyorsa, Büyük Doğu-İbda Dünya Görüşü'nün bütün mukaddesatçıların malı olduğu, sadece kendisini bu isimlendirmenin gölgesi altında ifadelendirenlerin has ismi olmaktan ibaret olmadığı da anlaşılmış olması gerekir. Büyük Doğu-İbda Külliyatı'nın "ehliyet şartı"na bağladığı söz söyleme ve amel etme halinin hakkını veren herkes ve her kesimden topluluk BÜYÜK DOĞU bağlısı olarak mücerret plandan MÜŞAHHAS plana taşıdığı İSLAMÎ HAKİM TAVRIN temsilcisidir. 

Küçük ve hasis dünyalarında varlığını düşmanının her dediğine "hayır" demekte bulanlarla işimizin olamayacağı açık. İnsan nasıl ki hastalığında bedihî halde çaresini TIB'ta bulabileceğinin şuurunda ise, bu şuur onu doktor etmese de, bir dünya görüşü etrafında birliğin de, en asgarî düzeyde böyle bir bedihî sezişle mümkün olduğunu, her ne kadar bu sezişten ibaret bir aidiyetin kişi ve topluluğu kâmil bir "ehil" etmese de, "kâmil oluşun" istikamet bilgisini işaretlediğinin şuurunda olunması gerekir. 

Kafa, kol, bacak, el ve dil her biri kendi meziyetini beyin ve kalp merkezi üzerinden RUHUN hizmetine veriyorsa, yılların çaba ve emeği ile çeşitli meziyetleri gelişmiş ve olgunlaşmış mukaddesatçı toplulukların emrine gireceği BİRLEŞTİRİCİ ASIL olarak Dünya Görüşü şarttır. Ve bu şart ne ele el olmaktan, ne kola kol olmaktan, ne dile dil olmaktan vazgeçmeyi teklif ve telkin etmektedir..

Abdullah Kuloğlu / Büyük Doğu Haber

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder