8 Mart 2012 Perşembe

İt Ürür Kervan Yürür / 2



Tarih Muhasebemiz gereği ve yeni eşya ve hadiselerin doğru ele alınışı bahsinde 2007 yıllarında açıkladığımız temel stratejimizin bugün çevrenin de lisan-ı halleriyle kabul etmek durumunda kaldıkları bir bedahat haline geldiğini görüyoruz. BDFO nüveleşmesinin başlarında derli toplu bir kadro keyfiyeti belirtmeyen fakat barındırdığı ateşle kendine tahvil etme kudretini gösteren bir topluluk vardı. Şu oldu bu oldu ve bugün artık gören tüm gözlerin ancak hased tazyikiyle inkârı mümkün bir öncülük gösterdi. O gün dışımızda söz söyleyenlerin sözleri tam ters-yüz olmuş, varlığını evrile evrile BDFO çizgisinin belirlediği istikamet hattına dayamış durumda..

İtikadı bozuk olanın ameli mevzuularda bir ve aynı şeyi söylemesi nasıl muteber değilse, şüphesiz ki bir dünya görüşü için de buna benzer girişimler ve durumlar söz konusu olduğunda zahirî beraberlik görüntüsünün hiçbir önemi kalmaz. Ve böyle durumlarda ESAS AMEL ÖZÜN MUHAFAZASINDAN İBARET OLUR. BDFO'nun "halkın aklı gözündedir" türünden ibaret gözler nazarında görülemeyen esas ameli de bu olmuştur. Çevrenin şahitliği altında görülmesi gereken -o günden bugüne- budur.

Bu müsbet gelişmelere rağmen aldığı TESİRİN KAYNAĞINI -ister farkında olarak isterse farkında olmadan- görmeyen veya göremeyenlerin, bugün yaşadıkları zahirî dönüşümün, BDFO ve dost müesseseler eliyle açılmış saha üzerinden mümkün olduğu görülmeli değil miydi?

Yapıp ettikerimizin anlaşılması bir yana, bunun görünebilmesi için yapıp ettiklerimizin bile anlaşılamadığını görüyoruz.

Ülkenin dört bir yanından şube ve temsilcilik açma talebi olmasına rağmen sessiz ve derinden ilerleyişi tercih edişimiz, müşahhas zeminde zuhurumuzu ertelememiz, adı sanı unutulmuş ANADOLU illerinden gelen GENÇLİĞİN SESİYLE içli ve gizli hasbihallerimiz, irtibat arayışları bu hava içerisinde görülemiyor.

Bu görülebilseydi, bunun geleceğe yönelik nasıl bir zaruret belirttiği anlaşılabilseydi, demirin mıknatıs cazibesine kapıldığı gibi, tabii bir akış içinde demetlenmek mümkün olurdu. Fakat nefisler engel oldu ve oluyor.

Mücerret ve tek tek kıymeti tartışılmaz işlerin bu temel istikamet çizgisine müşahhas planda bağlanamamasının ne çapta bir "ziyan" olduğu ileride anlaşılacak.

Bütün bunlara rağmen biz sabırla ilerliyoruz ve ilerleyeceğiz.. Hiçbir ucuz ve nefsî küçültme tavrına yanaşmadan ve fakat ulvî soydan hakkını vermeye çalıştığımız çizgimize TAM VE EKSİKSİZ BİR TESLİM OLUŞUN gereklerinden taviz vermeden.

Kısaca TAM ve GERİ DÖNDÜRÜLEMEZ bir OLUŞUN peşindeyiz.

Salih Mirzabeyoğlu'nun "Nasıl Birlik?" başlığında esas ve usûlünü belirlediği HASRETİ ÇEKİLENE kavuşana kadar..

Allah'a ısmarlandık... Buna inanıyoruz.

Allah liyakat şartlarına erdirsin.

Abdullah Kuloğlu / Büyük Doğu Haber

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder