8 Mart 2012 Perşembe

Benim İçin Zor Bir Yazı: Kürşad Bumin Hakkında



Dün ve bugün olmak üzere Kürşad Bumin Yeni Şafak gazetesinde “Benim için zor bir yazı: Salih Mirzabeyoğlu Hakkında (1-2)” başlığı ile iki yazı yayınladı.

Yazısında Kürşad Bumin kısaca fikrini benimsemediği Salih Mirzabeyoğlu’na reva görülen hukuk faciasından haberdar edildiğini     -aslında tümden de habersiz olmadığını- belirtirken üçüncü bir şahısın ağzından şöyle bir nakil yapıyor; “Çünkü Mirzabeyoğlu'nun hiçbir delil bulunmamasına rağmen yazdığı kitaplarla örgüt üyelerini yönlendirdiği iddiasıyla yargılanıp mahkûm edildiği hatırlatılıyor. Mirzabeyoğlu'na kesilen bu biletin "28 Şubat" dönemi adaletinin iyi bir örneği olduğunun unutulmaması isteniyor.” 
Başlığı Salih Mirzabeyoğlu olan bir yazı için, işin özü ve aslını oluşturan “28 Şubat Yargılamalarının Siyasallaşması ve Salih Mirzabeyoğlu Davası” konusunun ele alınması tabii olduğuna göre, üçüncü ağızdan kendisine ulaşan bir talebin kendi tasvibi dışında (!) gerekçelerini belirtirtir bir nakille başlaması doğrusu bizi şaşırttı. Buna rağmen ümidimiz tükenmiyor, ihtimal ki bir yazı tekniği eseri olarak önce okuyucunun dikkatini iddiaya yöneltip, kendisinin objektif bir pozisyonda olduğunu göstermek yolunu seçmiş olabileceğini düşünüyoruz. Böylece kafası Salih Mirzabeyoğlu hakkında binbir iftiralar ile doldurulmuş okuyucu nezdinde güvenilir bir kalem olduğunu belirtmiş oluyordur, diyoruz.

Bu ümit ile devam ediyoruz.

Kürşad Bumin devamla diyor ki; “Dolayısıyla bu çerçevede dersimi çalışmaya başladım. Mirzabeyoğlu dosyasına hepten yabancı değildim tabii ki. Hakkında ölüm cezası kesilen bu kişinin yara bere içindeki yüzüyle duruşmaya çıkarıldığını tabii ki ben de hatırlıyordum. Hatta bu çerçevede "yara bere içinde" bırakılmış bu yüz hakkında dönemin gazetelerinde sıkılmadan müstehzi ifadelerin kullanıldığını da unutmuş değildim. İnternet sağ olsun, yerine getirmeye koyulduğum dersime çok yardımcı oldu. Hakkında yayımlanmış epeyce yazı okudum. YouTube'de hakkında yer alan epeyce videoyu izledim. Mirzabeyoğlu'nu unutturmak istemeyen Furkan gibi dergilere de göz attım. Avukatı ile yapılan röportajı da unutmadım... Bu arada bugüne kadar okumadığım şiirlerinden bazılarıyla tanışmış da oldum.”

Bu ifadelerinden ümidimiz daha bir artıyor Bumin’in. Diyoruz ki, Salih Mirzabeyoğlu yargılamasını yapan mahkemenin bütün mahkeme sürecinde ısrarla konuyu üçüncü şahıslara bağlamak yolu ile haksız bir hüküm tesis etmek “ZİHNİYET”inin dışında artık bir fikir adamını sadece “fikir adamı” olmak bakımından ele alan bir objektiflikle karşı karşıyayız. Veya “hümanist” dikkat ve özenin şaheserlerinden biriyle yüzyüzeyiz. 

Fakat Kürşad Bumin daha sonra bu tatlı rüyadan bizi şiddetle uyandıracağını belli eden ifadeler ile ikinci yazısına gönderme yaparak yazısını sonlandırıyor.

İşin bizim açımızdan zorluğu ortada, Kürşad Bumin bizim gibi liberal olmayan (!) zerzevat cümlesinden insanlara bir lütuf havasına büründürdüğü yazısında, Salih Mirzabeyoğlu’nu en ağır ademe mahkûm etme şartlarını dağıtmak için uğraştığımız dikkate alınırsa, nasıl olursa olsun kabilinden Salih Mirzabeyoğlu’na yaşattırılan mağduriyeti dile getirmekle, elimizi kolumuzu bağlıyor. Bağladığını zan ediyor. Bu zannıyla “pekiyi efendim” dememizi bekliyor. Üstelik bunu ikinci yazısında göstereceğimiz üzere, bu sıkışmışlık (!) durumundan istifade etmek uyanıklığı, yanında kâr kalmak üzere yapıyor…

İkinci yazı..

“Bu konuyla ilgili olarak "dersimi çalışırken" ulaştığım bir "bilgi"yi de atlamak istemiyorum. Dersimi çalışırken -söylediğim gibi- tabii olarak Furkan adlı dergiyi de ziyaret ettim. Bu dergi tahmin ettiğiniz gibi Mirzabeyoğlu dolayımıyla Necip Fazıl Kısakürek'in sadık bir takipçisi.” 

Şimdi fikirlerini zaten benimsemediği besbelli bir yazarın, konusu Salih Mirzabeyoğlu olan bir yazıda, bizzat kendi giriş şekliyle kendisini kayıtladığı 28 Şubat ve Salih Mirzabeyoğlu konusu dikkate alındığında yukarıdaki ifadelerden sonrası için beklentiniz ne olurdu?.. Yardımcı olalım: Yazar bir “bilgi”ye dikkati çekmek istemektedir. Bu “bilgi”nin kaynağını işaretleyerek, 28 Şubat Yargılamalarının nasıl bir siyasî rövanş duygusunun esiri ve eseri olduğunu gösterecek çarpıcı bir misâl sunacaktır. Acaba bu “bilgi” nedir?... Az sonra… Geliyor!!!..

Bunu bekliyoruz. Fakat öyle olmuyor, söz Salih Mirzabeyoğlu Davası ve 28 Şubat özelinden taşarak NECİP FAZIL KISAKÜREK’e getiriliyor.

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “Son Devrin Din Mazlumları” eserini referans kitab olarak sunduğu meşhur “Dersim” tartışmalarının fitilinin ateşlendiği konuşmasına dair bundan önceki yazılarında konu edindiği bir meseleye gönderme yapıyor. 

Yazısında Furkan Dergisi’nin internet sitesinde yayınlanmış bir yazı özelinde toptancı bir münasib görme ameliyesine girişiyor. Yazı ve site kendi savunmasını yapmaya ehildir elbette. Ki bu yönde olursa cevabî yazılarını da yayınlayacağız. İşin bu tarafında değiliz.

Dolayısı ile bu kısma girmiyoruz.

Fakat Kürşad Bumin’in derdinin bambaşka bir şey olduğunu anlıyoruz. Derd şuymuş meğer; 

-Başbakan’ı önceki yazılarında defaatle uyardığı, misalleriyle açıkladığı üzere Necip Fazıl Kısakürek’ci olmaması konusunda uyarmak

-Eğer bu mümkün değilse, en azından Salih Mirzabeyoğlu gibi bir Necip Fazıl Kısakürek’ci olmak tehlikesinden korumak. Daha açık ifadesiyle bunca kötü niyetlilerin olduğu bir ortamda akibetini ihtar etmek..

Pek gözyaşartıcı bir tablo.. Bu apaçık bir şekilde Başbakan’ın tercih ve tasarruflarını küçümseme ukdesinin güyya “sahiplenme” perdesi altında sunulmasından başka bir şey değil. Hem de kendince müsait bir MİSAL etrafında dolanarak. Hoş Başbakan’ı tenkid etme hakkına sahiptir, fakat bunun aydın (!) tavrıyla mütenasip bir şekil içinde olması gerektiği açıktır.

Misalen;
Başbakan danışmanlarından Yahya Düzenli’nin internet aleminde Üstad N.Fazıl Kısakürek’in “İdeolocya Örgüsü” üzerine kaleme aldığı yazılarını dikkate aldığımızda, Başbakan’ın Kürşad Bumin’i pek de dikkate aldığı ( taktığı) söylenemez. 
Kürşad Bumin bizzat Başbakan’ın tasarrufunu ve tercihini gösteren Yahya Düzenli’nin yazılarını ve görüşlerini ele almak imkânı varken, niçin işine gelen bir cımbızlama yapmıştır?

Öyle ya madem dert budur. 

Çünkü Kürşad Bumin “hümanist” bir şahsiyet olarak, gayet nazik bir duygusal kişiliğe sahiptir (?!) Bu mudur mesele?.. Öyle olmadığını ikinci yazımızda ele alıp göstereceğiz.

Pek liberal-solcu cenahın Necip Fazıl Kısakürek’le alıp veremediği nedir?.. Kürşad Bumin özelinde.
Cevabı sonraki yazıda.. beklesin ve bekleyin. 

Not : Cesaret remz olarak erkek olmakla, korku ise kadın olmakla ifade edildiğinden, bu tür mutad edebî formları kullanmadık. Malûm pek bir “zor”landığı belli oluyor. Edebî formlara misaller; Erkek gibi adam olmak… Bir mesele ve zor karşısında kadın gibi kıvırtmamak… Erkeklik taslamak.. Erkek gibi konuşmak.. vs gibi. 
Yani söz konusu ettiği internetteki yazıda bizim de tasvib etmediğimiz ifade ŞEKLİ’ne nazaran, bunun yerine kullanabileceğimiz bu tür edebî ve mutad ŞEKİLLERİ bile kullanmadık. Zira yazımızın konusu “ZOR”a kurban gitmesin.

Abdullah Kuloğlu / Büyük Doğu Haber

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder