8 Mart 2012 Perşembe

Dost Sesi




-Duyan Kulak İstiyoruz !-

Engerekler esiyor Tayyib'e (eee normal.. -başlık Necip Fazıl)
Liberaller pek kızgın aba altından sopa gösteriyor (aman çizgiden çıkmasın.. -başlık Necip Fazıl)
Derin emniyete dönüşen Gülen somurtuyor, niye efendiliğimi kabul etmiyorsun diye (alternatifi olmadığından içeriden oynuyor... -başlık Necip Fazıl) 
Yobaz takımı tepiniyor bu adam Truva Atı (-başlık Necip Fazıl)

Bütün bu esmeler, sopa göstermeler, somurtmalar ve tepinmeler arasında öyle bir mânâ tütüyor ki kimse bunu görmüyor!..

One Minute, Mavi Marmara, Arap Baharı, Davudoğlu vs derken sonunda bütün bunları toplulaştıran, bütünleyen "Son Devrin Din Mazlumları" kitabı çıkışıyla NECİP FAZIL KISAKÜREK

Engerekler baş nefret kutbumuz Ahbes'i,
Liberaller kozmopolit batıcılığı,
Gülen dinde reformacılığı, nefsanî tefsirciyi,
Yobaz takımı, "ham yofta kaba yobaz" zihniyetini... 

Böyle bir sınıflama içerisinde NECİP FAZIL KISAKÜREK'in GÜVENİLİR LİMAN olduğunu sezmenin, bilerek veya bilmeyerek bu limana istikamet kırmanın bedeli işte Tayyib'in şahsında ödettirilmeye çalışılıyor.

Bunu Tayyib Erdoğan'ın ne ölçüde şuurlu yaptığı ayrı mesele, fakat eşya ve hadiselerin RTE'na "bütün yollar Roma'ya çıkar" ihtarını görmezden gelmesi bu saatten sonra felekat olur. 

Engereklerin Necip Fazıl'ı amerikancı olmakla suçlamaları ile aynı şeyi Tayyib'te bulmaları bir tesadüf müdür?.. 

Liberallerin Necip Fazıl'ı ortak rejim muhalefetinin meseleleri bakımından anlayışla karşılarken, anti demokratik bulmaları ile Tayyib'e son süreçte anti demokratik eğilimler yakıştırmaları...

"Reformacı, Nefsanî Tefsirci" familyasına bağlı bir şube olan Gülen cenahının Necip Fazıl'ı müccerret iman bahsinde tasvib ederken, katı-radikal-tutucu bulmaları ile Tayyib'i "iflah olmaz, boyun bükmez, ben merkezli" şeklinde vasıflandırmaları..

Yobaz takımının Necip Fazl'ı şiiriyle benimserken -ki ne yapsın çaresiz- "islam bizim dediğimiz" dedikten sonra bu anlayışa mahkûm bir tavrı kabul etmediği için ihanetle suçlaması ile Tayyib'i "gömlek çıkarmakla" suçlamaları.. 

Evet bütün bunlar mânâsız, yersiz ve karşılığı olmayan hususlar mıdır?.. 

Bütün bunlara nisbetle Üstad'ın "Benim Gözümde Menderes" diyerek BÜYÜK DOĞUgözüyle dünün kendi şartları içinde "bulduğu müştereklik", yani bu sınıflar nezdinde vehmedilenler bakımından oluşan zemin üzerinden EKSİĞİNİ İHTAR EDİCİ HAKİKİ DOSTtavrı..

Ve sonuçta Üstad'ın "ya ol ya öl" ihtarına gözlerini kapayan Menderes'in "milletinin" sessiz çığlıkları arasında kurban edilmesi.. Ve Üstad'ın olabilecekken olamayışın bu manzarası karşısında "dememiş miydim?" dedikleri...

Manzara açık değil mi?.. 

Kurtuluşunun ve kurtuluşumuzun mukadder çizgisinin O'nu sürüklediği ve "SÖZ"üne kulak vermesini İHTAR ettiği adres bellidir. 

Yazıyoruz, çiziyoruz.

"Niye demediniz" denilmemesi için...

Abdullah Kuloğlu / Büyük Doğu Haber

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder